web tarayıcı

haber 7

29 Aralık 2007 Cumartesi

VARLIK NEDİR?

Technorati Etiketleri:

Varlığın mantık bakımından tanımı mümkün değildir. çünkü bu kavram en genel kavramdır. bu itibarla açık bir kavramdır da. Filozofların ve felsefenin birinci inceleme konusu varlık nedirdir. Aristo varlık nedir? sorusu ile cevher nedir? sorusunu aynı tutar. Bu bağlamda varlık her şeyin kendinden çıktığı ve kendikendine kaim olan şeydir.

İlk çağda Thales'in sorusu arkhe nedir idi ona verdiği cevap ta sudur. Yani su her şeyin k endinden türediği ve kendine geri döndüğüo varlığın ilk menşeidir. Yani su mutlak anlamda bir olan varlıktır.

Biz günlük hayatta Ali vardır, masa vardır gibi cümleler sarfederiz. Buradaki vardır sözü bize yeni bir bilgi vermemekte. Zaten Ali derken onun varolduğunu kabul etmişizdir. Buradaki vardır yükleminin rolü Ali ile masanın eşitlenmesidir. Yani Ali ve masa var olma bakımından eşittir. Her ikisi de vardır. Buradaki varlığı biz araz olarak görebilir miyiz?

İbn Sina varlığı mahiyetin arazı olarak görmüştür. Yalnız o der ki varlık bir kahverengi gibi araz değildir. Ona göre vücud son derece özel ve nevi şahsına münhasır bir araz türüdür. Şayet ki epistemolojik olarak bakarsak varlık bir arazdır. Ontolojik olarak ise varlığın arazlığından bahsedemeyiz. Yalnız bazı İslâm mütefekkirleri varlığın bir araz olduğunu kabul ederler. Burada bu probleme fazla girmeyeceğim.

Vahdeti vücud ekolüne göre varlık birdir. bu varlık ta Tanrıdır. Dışarıda gördüğümüz çokluk bu birliğin kendini izhar etmesidir. Var olanlar varlığın taayyünleridir, sınırlanmalarıdır. Bu itibarla araz varlığı sınırlar, varlığın bir yönünü ortaya kor. Bu bağlamda varlık tek bir gerçeklik olmuş oluyor. Mesela masa vardırın öznesi olan masa burada varlığın sadece taayyünüdür. Mahiyetler varlığın sadece sınırlanmış halleridir. Aslında varlığı kavrama bir müşahade ile olur. Bu muşahade bazen hocanın seni bozması ile olur.(Burada hoca seni yanlış anlamıştır ve sinirlidir)

Bir açıdan da bakarsak biz varlığa ne kadar yaklaşırsak, o bizden uzaklaşmaktadır bir serap gibi!

Varlık kavramının tam bir gerçekliğini kabul ettiğimiz taktirde şöyle bir durum ortaya çıkar. Varlık birdir. Çokluk bu birliğin izharıdır. Biz de dahil olmak üzere bütün varolanlar varlığın birer görünümüyüzdür. Yani bizler ve varlıklar birer sınırlamadır. Bu babta mümkün olarak varlık değişik şekiller alır ve kendisine bir mahiyet uruz ettiği zaman bilfiil hale gelir ve varlığın bir görünüşü olarak bize kendini izhar eder. Yalnız buradaki mahiyetin arazlığı ontolojik bir gerçeklik değil epistemolojik bir şeydir. Yani mahiyet kırmızı gibi bir araz değildir. Böyle kabul edersek mahiyet varlığından önce olacaktır ki bu da bir şeyin varlığından önce bir varlığının olması demektir ki bu da saçmadır. Varlığı burada İranlı filozoflar gibi denize benzetirsek dalgalar da var olanlar olur. Ortada asıl olan, gerçek olan denizdir aslında dalgalar ise birer görünüşten ibarettir. Ne var ki biz denizi dalgalar suretinde görebilmekteyiz. Dolayısıyla bize kendini gösterebilmesi için dalgalara ihtiyacı vardır. Dalga da denizsiz olmaz. Vahdeti vücudta varlığın birliği tezi vardır. İnsan bu varlığa ulaşabilmesi için iki mertebeden geçmeli. Bir, ilim. İki, pratik. İlimsiz müşahadenin, sezginin bir faydası olmaz aynı şekilde sırf ilim de bizi mutlak varlığa ulaştıramaz. Fena mertebesinde insan varlıkla bir olur. Daha sonra burada kalmayarak tekrar belaya döner ve burada varlığın çokluğunu görür. Nasıl bir çokluk bu çokluk vahdet içinde olan bir çokluktur. Kişi kesreti idrak eder fakat bunun arkasındaki birliğin de şuurundadır. Bazıları ise bunun şuuruna varamaz ve sadece vahdette kalır. Halbuki vahdedi kesret olmadan bilemeyiz. Bu halde biz pananteizmin ve panteizmin varlık görüşlerini bir olarak görmekteyiz. Aralarındaki fark ise Tanrıyı görüş şekilleridir. Aslında ilk arkhe meselesi de aynıdır. İlk arkhe Herşeyin kendinden çıktığı şey ve her şey de ona geri dönecektir.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi